GESİ BAĞLARI TÜRKÜSÜ
Gesi, günümüzde Kayseri’nin bir ma-hallesi konumunda olan, bir zamanlar,özellikle bağları ve mesire yerleriyle meşhur bir yerleşim yeridir, kesin tarihi bilin-memekle beraber, bundan yaklaşık sek-sen doksan yıl kadar önce uzak bir diyar-dan, bir rivayete göre İstanbul’danGesi’ye gelin gelen bir genç hanımın yak-tığı ve Gesi Bağları’nın bir leitmotif (anatema/temel motif) olarak tekrar edildiğiiçin bu adla ünlenen türkü, Kayseri Yö-resi Türküleri içinde söz ve müzik yö-nünden karakteristik özellikler taşıyangerçek bir mahallî klasik örneğidir. TRT Halk Müziği Arşivi’nde kayıtlı iki ayrı versiyonundan 631 numaralı olan birincisini Muzaffer Sarısözen, Ahmet Gazi Ayhan’dan* derlemiştir; 4026 sıra numarasıyla kayıtlı olanı ise hem kaynak kişisive derleyeni, hem de notaya alanı Ahmet Gazi Ayhan’dır. Birinci varyantı daha yaygın olan türküyü, halk müziği sanatçılarının yanında bugüne kadar farklı müzik türlerine mensup pek çok ünlü sanatçı okumuş, yorumlamıştır. Türkünün makamı uşşaktır.
Kayseri ile özdeşleşen ve şöhreti neredeyse Kayseri ile yarışan Gesi Bağları Türküsü’nün her iki varyantının da Ahmet Gazi Ayhan’dan derlenmiş olmasının doğal sonucu olarak aynı söz, usül ve makam özelliklerine sahip olduğunu görüyoruz. Farklılık; birincisinin, gerçek anonimlik özelliği gösteren tüm köy türkülerinde olduğu gibi daha sade, gereksiz süs ve gösterişten arınmış, kolektif dehanın izlerini taşıyan bir türkü olması; ikincisinin ise daha sanatkârane işlenmiş ve süslenmiş, bireysel yeteneğin kendini gösterdiği bir ‘şehir türküsü’ olmasıdır. Eserin bu yorumunu, özellikle Kayseri Yöresi Türküleri’nin geleneksel tavır ve üslubuna hâkim olan Ahmet Gazi Ayhan’ın, bestecilik yeteneğinin de dürtüsüyle, bilinçli ya da bilinçsiz olarak, “geleneğin yeni bir dil ve üslupla ifadesi” anlamında başarılı bir çalışma olarak değerlendirmek gerekir. Türkünün bazı yazılı ve sesli kayıtlarda değişik isimlerle yazılıp söylendiğini görüyoruz. Mesela, aslen Ürgüplü olan ama Kayseri yöresine ait pek çok türküyü 1940’lı yıllarda taş plaklara okuyarak meşhur eden Refik Başaran “Kersi Bağları” şeklinde söylerken; Prof. Dr. Ahmet Caferoğlu başkanlığındaki bir heyetin 1946 yılında yaptığı ağız derlemelerinin yer aldığı Orta Anadolu Ağızlarından Derlemeler adlı kitapta Osman Gonalga’dan “Gessi Bağları” adıyla derlendiğini görüyoruz. Mehmet Özbek’in Folklor ve Türkülerimiz kitabında da kaynak kişi Osman Gonalga ve türkünün adı “Gessi Bağları”dır. Ahmet Şükrü Esen’in Anadolu Türküleri kitabında ise diğer kaynaklarda bulunmayan bazı orijinal sözlerde içeren 17 kupleden ibaret türkü, GesiBağları adıyla verilmiştir. Kayseri Valiliğinin yayını olan Kayseri ve Yöresi HalkTürküleri kitabında ise bazı sayfalarda “Gessili”, bazılarında “Gesili” İfakat Nine’den derlendiği kaydedilen ve ikişer mısralık bağlantılarıyla âdeta her kuplesi beşer mısradan oluşan 23 kuplelik bir destanla karşılaşıyoruz. Cahit Öztelli’nin Evlerinin Önü kitabında, bazı kaynaklarda “Kayseri Sürmelisi” olarak geçen“S ürmeli” adıyla kayıtlı türkü de Gesi Bağları’nın sözlerini çağrıştırmaktadır.Bazı kaynaklarda “Gezi Bağları” şeklindegeçtiğini de belirtelim Hulusi Üstün’ün Türkü Öyküleri adlı kitabında, Gesi’de oturan Pazarörenli bir Avşar kadınından dinlediği türkünün hikâyesini esas alarak kaleme aldığı dramatize metinden de anlıyoruz ki, türküyü yakanın trajik duygularını yüreğinin derinliklerinde âdeta kişisel bir macera olarak yaşayan ve yaşatan halk, zaman içinde kendi dramını, ferdî hüznünü de Gesi Bağları’nın yeline emanet etmiş diyar diyar gezdirsin diye. Ve yörede yeni türküler doğmuş o gün bu gündür söylenegelen. Verdiğin Yazmayı Bürüneyim mi, Bir Of Çeksem Karşıki Dağlar Yıkılır, Çırpını Çırpını Sılamdan Uçtum, Dağdan Yuvarlandı Kayalarımız, Posta Yolları gibi türküler başta olmaküzere, birçok Kayseri Türkü’sünün Gesi Bağları’ndan doğan kardeş türküler olduğu söylenebilir. Gesi Bağları’nın bir başka varyantına Nardıvannan Tıkır Mıkır İnişi sözleriyle Kerkük’te rastlıyoruz. Türkünün farklı kaynaklarda, birbirinden değişik ve çoğu zaman orijinalinde olmayıp başka türkülerden alındığı belli olan sözlerle karşımıza çıkması, tıpkı Yozgat Sürmelisi adlı meşhur Yozgat Türküsü’nde de karşılaştığımız önemli bir folklorik süreci çağrıştırmaktadır. Belirli bir yörenin müzikal ve kültürel kimliğini en belirgin biçimde yansıtan bazı türküler, popülerleşme sürecinde bir taraftan eğlence ve işret ortamlarına taşınarak orijinal söz ve ezgi yapısında olmayan unsurları bünyesine alıp farklı bir kimlik kazanırken, diğer taraftan sözü ve müziğiyle âdeta “mirî malı” gibi telakki edilerek, ferdî duygu ve düşüncelerin ifadesinde hazır söz ve ezgi kalıbı görevi üstlenirler. İşte Gesi Bağları Türküsü’nün, bazı icralarında, zaman içinde âdeta bir oyun havası ritmine ve yorumuna evrilmesinin ve bazı kaynaklar da asıl konuyla ilgisi olmayan sözleri içermesinin sebebi budur. Gesi Bağlarından gelsin geçilsin/Kurulsun masalar rakı konyak içilsin söyleyişinin türküye eklemlenmesinin de böylesi bir süreç neticesinde olduğu açıktır. Oysa türkünün ana teması; Başka bir diyardan Gesi’ye gelin gelen genç bir kızın kendisini yuvadan atılmış yavru kuş gibi hissetmesi sonucu yeni yuvasında duyduğu gariplik ve dışlanmışlığı, eski yuvasına ve anasına duyduğu dayanılmaz hasretin acısıyla yoğurarak terennüm etmesidir. Türkü müzikal gücünü, daha çok anonim ezgilerde karşılaştığımız o erişilmez sadelikle bezeli rafine üslubundan alırken, sözlerindeki gücü, en çok ağıtlarda karşılaştığımız soylu ve samimi duyguların yürekten ifadesiyle oluşan “sehl-i mümteni” numunesi dil ve anlatımından almaktadır. Ahmet Hamdi Tanpınar’a, Gesi Bağları için “Bu acayip türkü hiç fark edilmeden yutulan bir avuç zehre benzer” dedirten de bu yönü olsa gerek. Hemen hemen her kuplenin “Gesi Bağları” ile başlaması, türkünün doğduğu mekânı ve atmosferi vurgulayan etkili bir arka plan oluşturduğu gibi; anlatımı güçlendire, çağrışımları diri ve canlı tutan bir leitmotif görevi de üstlenir. Aşağıya aldığımız bazı bölümlerinin bu gözle okunmasında fayda var:
Gesi bağlarında dolanıyorum
Yitirdim yârimi anam aranıyorum
El kadar mektuba güveniyorum (Bir çift selamına güveniyorum)
Yaz da mektubunu anam postaya bırak
Felek bizi ayırdı anam yolumuz ırak
Gesi Bağlarında bir top gülüm var
Hey Allah’tan korkmaz sana bana ölüm var.
Ölüm var da şu dünyada zulüm var
Gel otur yanıma hâllerimi söyleyim
Hâlimden bilmeyen ben o yâri neyleyim
Gesi Bağlarında üç ırgat işler
Anamdan mı gelir şu uçan kuşlar
Analar doğurur ele bağışlar
Atma anam beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın, anam yansın derdime
Gesi Bağlarının gülleri mavi
Ayrıldım anamdan gülmeyim gayri
Alımı yeşilimi giymeyim gayri
Yas tutsun ellerim kına yakmayım
Kör olsun gözlerim sürme çekmeyim
Gesi Bağlarında kılarım namaz
Kılarım kılarım Hakk’a yaramaz
Dostun ettiğini düşman yapamaz
Örtün pencereyi değmesin yeller
Dertli olduğumu anam bilmesin eller
Gesi Bağlarında tokaştım taşa
Kardaş ekmeğini kakarlar başa
Yelip çalıştığım emeğim boşa
Ne deyim ağlayım alın yazısı
Kader böyle imiş onmaz bazısı
Gesi Bağlarında ötüşür kuşlar
Kalmadı başıma değmeyen taşlar
Anam bana kıydı ele bağışlar
Atma anam beni dağlar ardına
Kimseler yanmasın anam yansın derdime
Kaynakça: Prof. Dr. A. Caferoğlu,Orta Anado-lu Ağızlarından Derlemeler, TDK Yay., Anka-ra1995; A. Hamdi Tanpınar,Beş Şehir,DergâhYay., İstanbul1976; Ahmet Şükrü Esen,Anado-lu Türküleri, İş Bankası Yay., İstanbul1986;Cahit Öztelli,Evlerinin Önü, Özgür yay., İstan-bul1983; Hulusi Üstün,Türkü Öyküleri, PozitifYay., İstanbul2003; Dr.Mahir Nakip,KerkükTürk Halk Musıkisinin Tahlil ve Tasnifi, An- kara1991; Mehmet Özbek,Folklor ve Türküle-rimiz, Ötüken Yay., İstanbul1981;Kayseri veYöresi Halk Türküleri, Kayseri Valiliği, Kayse-ri, t.y.;TRT/THM Repertuar Kitabı;Seyit Bur-hanettin Akbaş, Mehmet Özet,Gesi BağlarıTürküsü,Kayseri 2001.
BAYRAM BİLGE TOKEL